Loading

Sosyal Medya ve E-Posta’nın Önemi ?!

Bu hafta INBOX ‘ın kurucularından sevgili dostum Emin Onur Genç ile sosyal medya kullanımının artmasının ardından e-posta’nın hayatımızdaki yeri ve sosyal medyada içerik üreten kişilere sunabileceği avantajlar üzerine güzel bir sohbet yaptık. Onu sizlerle paylaşmak istiyorum. En çok sorulan soru ile başlamak istiyorum. 

- REKLAM -

Emir Onur Genç
Instagram : @eonurgenc
LinkedIN : Ulaşmak için Tıklayın!

 

  • Onur ne diyorsun bu duruma? E-postanın sizce artık modası geçmedi mi?

Sanırım modası geçmiş olsaydı şu anda bu konuşmayı yapmıyor olmazdık, değil mi 🙂 Aslında bakarsanız, hala pazarlamada kullanılan en etkili ve engagement oranı en yüksek araç e-posta. E-postanın önemini anlatmanın en iyi yolu, onu en büyük rakibi olan sosyal medya ile karşılaştırmak olduğunu düşünüyorum.

 

  • Çağımızda bir sürü sosyal medya aracı varken neden hala e-posta kullanıyoruz?

Yanlış anlaşılmasın, evet sosyal medya önemsiz demiyorum. Belki Twitter takipçileriniz ya da Facebook, Instagram vb. çok önemli ama eğer bir izinli e-posta listeniz yoksa, hedef kitlenizle iletişimde kalmak için sosyal medya hesaplarında çok fazla enerji ve bütçe ayırmak zorunda kalacaksınız. Digital pazarlama uzmanları iyi bilir, buna remarketing diyoruz. Her zaman bir platforma bağlı kalacaksınız. Bu nedenle ben sosyal medyayı hedef kitlenizi bulabilmek adına mükemmel bir araç olarak görüyorum. Bu kişileri bu platformlar üzerinden bulduktan sonra ilk hedef, onların e-posta adreslerini alabilmek olmalı! Bunun da birçok teknik yolu var, bunlardan ilerleyen süreçlerde bahsedeceğim.

Yani aslında bu kadar emek sonucunda bir takipçi listesi yaratıyorsunuz ama tamamına ulaşmak için sistem sizi ödeme yapmanızı bekliyor. Tam da bu noktada bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Sosyal medya platformlarında çok ilginç ve insanlar tarafından kabul edilmiş bir algoritma var. Örneğin bugün Facebook’ta bir şey paylaştınız ve istersiniz ki tüm arkadaşlarınız paylaşımlarınızı görsün, ama öyle olmuyor. Facebook buna karar veriyor ve sizin itibar puanınıza göre paylaşımınızı belirli miktarda kişiye gösteriyor. Bu oran genellikle %20 oluyor. 

Öncelikle 2 önemli konuyu birbirinden ayırmak gerekiyor. E-posta kişi ile sizin aranızdadır. Arada başka bir platform yoktur. Bir diğer dikkat çekmek istediğim nokta ise e-posta kişiye özeldir, direkt mesaj gönderirsiniz. Sosyal medya ise paylaşımlar yaptığınız bir platformdur ve aynı paylaşımı birçok takipçiniz görebiliyor. E-postada da ise herkese özel kişiselleştirilmiş mesajlar iletebilirsiniz. 

Her ne kadar platform olarak birbirlerine rakip gibi görünseler de, aslında kullanım amaçları çok farklıdır. Sosyal medyadaki tük bu bariyerleri düşününce elinizdeki izinli e-posta listesi düşündüğümüzde altın değerinde oluyor 🙂

 

  • Peki sosyal medya hesaplarındaki takipçilerin sizce ne kadar degerli?

Asla değersiz demiyorum. Ben aslında önemli bir ayrıma dikkat çekmek istiyorum. Bu soruya en güzel cevap yine bir soru ile olabilir: Kiralık bir evde yaşıyorsunuz diyelim, bu evin dekorasyonu için ne kadar para ve emek harcamak istersiniz?

Ayrıca, takipçilerinizin satın alma davranışları veya markanızın mesajını paylaşma sıklığı gibi faktörleri de değerlendirmeniz gerekir. Örneğin, bir influencer 10.000 takipçisi olan bir hesaptan daha etkili olabilir, çünkü takipçileri markanıza daha yakın bir ilişkiye sahiptirler.

Sonuç olarak, her platformun kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır ve doğru strateji, hedef kitlenize ve markanıza bağlı olarak değişebilir. Ancak, e-posta hala pazarlamada en etkili araçlardan biridir ve sosyal medyahesapları da doğru şekilde kullanıldığında büyük bir değer yaratabilir.

 

  • Peki, bu kadar e-postanın öneminden bahsetmişken daha da önemlisi e-posta listesi oluyor. Çünkü eğer izinli bir e-posta listeniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız. İnsanlar bu altın değerindeki e-posta listelerini nasıl oluşturmalılar? En doğru yol nedir?

Birçok teknik var. En önemlisi ve birinci sırada gelen kaliteli içerik üretmektir. Bu içerikler yazı, video veya bir kitap olabilir. Ardından bu değerli içeriği ücretsiz veya indirimli olarak insanlara sunmak için sadece e-posta adresinin istenmesidir. Bunu yapmanın birçok yolu vardır.

Yani, takipçilerin değeri de benzer şekilde, onların kalitesi ve ilgisi ile ilgilidir. 100.000 takipçisi olan bir hesapla, 10.000 ilgili takipçisi olan bir hesabın arasındaki farkı düşünebilirsiniz. Hedef kitlenizin doğru insanlara ulaşması çok önemlidir ve bu nedenle sosyal medya stratejinizde takipçi sayısından daha önemli şeyler de vardır.

İkincisi ise online bir web formuna sahip olmaktır. Bu işi tamamen ücretsiz, hiçbir servise bütçe ayırmadan da yapabilirler veya zamanı değerli olan kişiler bizim sistemimiz gibi bir e-posta pazarlama sistemi kullanabilirler. Çünkü e-posta pazarlama sistemleri hiçbir teknik bilgi bilmeden sizi adım adım öncelikle bir web abone formu yapmak için yönlendirir. Web formu üretmek kolay ancak önemli olan sitenizde nerede ve nasıl kullandığınızdır. Popup ilk akla gelendir ama benim önerim son akla gelen olmasıdır. Eğer bir popup ekleyecekseniz, cookie destekli olmasını öneririm. Bu sayede 30 gün içinde kişi hangi sayfada gezerse gezsin sadece bir defa karşısına çıkmaz. 

Ancak bir gerçek vardır ki popup bu kadar sinir bozucu olmasına rağmen hala çalışıyor ve ciddi anlamda veri topluyor. Eğer teknik olarak mümkünse benim önerim sidebar’dır. Çünkü bu bölgeler sayfada gezen kişiyi rahatsız etmez ama bir gözününde sürekli oraya gitmesini sağlar. Hatta bu bölüme sosyal medya hesaplarının link geçişleri de eklenebilir. Eğer WordPress gibi hazır bir sistem kullanıyorsanız birçok ücretsiz sidebar bulmanız mümkün. Bir diğer önereceğim yöntem ise “feature box” sayfanın en üstünde bar şeklinde en fazla 2 form alanı olan çünkü daha fazla eklerseniz veri toplama miktarını düşürebilirsiniz. Özellikle ben bunu test ettim, gerçekten çok iyi çalışıyor. Popup ve sidebar’a göre daha çok kişi kayıt bırakıyor. Ayrıca bir web formu oluşturduktan sonra her yerde kullanabilirsiniz. Önerim sosyal medya hesaplarınıza bu formu entegre etmektir.

Son olarak, web sitenizde bir hakkımızda sayfanız varsa, buraya web formunuzu eklemeyi unutmayın. Çünkü bir kişi sizin veya şirketinizin kim olduğunu merak edip bu sayfaya girmiş olabilir ve e-postasını size bırakma olasılığı çok yüksektir.

Ancak e-postayı almanızın ardından, bu bilgiyi sadece veritabanına kaydetmek yeterli değildir. Hemen hemen her e-posta pazarlama sisteminde, “tetikleyiciler” veya “otomatik cevaplayıcılar” olarak adlandırılan bir özellik vardır. Bu özellik sayesinde, web formuna kayıt olan kişilere otomatik olarak bir teşekkür e-postası veya uzmanlık alanınızla ilgili değerli bir içerik gönderilebilir. Örneğin, bir e-ticaret siteniz varsa, bir indirim kodu gönderilebilir.

 

  • Web formları dışında hangi diğer hizmetler sunuluyor?

Üçüncü olarak, kurumsal e-bülten tasarımı yapmak da mümkündür. Dünya genelinde birçok profesyonel pazarlama uzmanı, e-bültenlerinde belirli bir yapıda tasarlanmış bir şablon içinde plain text ve resim kullanırlar. Tabii bültenin responsive, yani mobil uyumlu olması gerektiğini de unutmamalıyız. 

Üst ve altbilgi bölümleriniz her zaman aynı olmalıdır, yani markanıza ait bir şablon kullanmalısınız ve renkler de kurumsallığı yansıtmalıdır. Bu sayede her gönderimde aynı şablonu kullanarak sadece içeriğini değiştirip göndermek en doğru olanıdır. Bu sayede bir süre sonra abonelerinizin zihninde bir marka algısı yaratacaksınız ve kişi telefonda konuşurken veya başka bir iş ile meşgulken bile sizin e-bülteninizi gördüğünde en fazla 1 saniye içinde sizden geldiğini anlayacak. Bu aslında TV reklamlarının yaptığı algıya çok benziyor. Kurumlar zihinlerde güvenilirlik hissi bırakırlar.

 

  • Kişilerden aldığımız e-posta adreslerinin gerçekten onlara ait olduğunu nasıl anlarız? Mesela ben şu anda sizin sitenize girerek bir arkadaşımın adresini yazabilirim.

Güzel bir soru ve kritik bir önemi taşıyor. Çift onaylama yöntemi kullanılabilir.

 

  • Ben kendimden örnek verecek olursam, hemen hemen her gün e-posta adresimi vermediğim firmalardan tanıtım e-postaları alıyorum. Bu firmalar tamamen bana spam göndermiyorlar mı?

Kesinlikle öyle, bunun adı spam. Birçok ülkede kanun tarafından yaptırımları olan bir durum. Bu durum tamamen illegal olmasının yanı sıra markanın itibarını da ciddi anlamda zedeliyor. Düşünsenize 100 bin kişilik bir liste buldunuz ve markanız adına gönderdiniz. Öncelikle şunu söyleyeyim: bu listeye gönderim yapmak yerine izinli toplanmış 500 kişiye gönderim yapmanız daha çok geri dönüş almanıza neden olur. Bu gönderim sonrası birileri size şikayet sitelerinden birine “Bu firma bana spam gönderdi” şeklinde bir kayıt bırakması çok muhtemel bir durum. Sonra Google’a firmanızın adı yazıldığında bu şikayetlerin görünmesi nasıl olurdu? Bir şey yapmadan önce neler olabileceğini düşünmek gerekiyor. İtibarın yanı sıra teknik birçok sorunla da uğraşırsınız.

 

  • E-mail pazarlama firması seçerken nelere dikkat etmek gerekir?

Bu konuda söylemek istediğim çok fazla metrik var, ama en önemli birkaç tanesini anlatmaya çalışayım. Öncelikle neye ihtiyacınız olduğunu bilmek en önemlisi, çünkü günümüzde e-posta pazarlama platformları çok fazla kompleks yapıya sahipler ve sadece e-posta göndermekle kalmayıp çok daha fazlasını yapabiliyorlar. 

Eğer hedefiniz abonelerinize sadece bültenlerinizi belli periyotlarda göndermek ise, sadece üç temel konuya bakmak yeterli olacaktır: 

1) fiyat 

2) referanslar 

3) kullanım kolaylığı. 

En önemlisini en sona ekledim çünkü zamanımızda kimse basit bir iş için uzun süre harcamak ve karmaşık sistemleri çözmek istemez.Ancak, eğer otomasyon özelliğini kullanacaksanız, ciddi bir araştırma yapmanız gerekiyor. Çünkü otomasyonda yapabileceklerinizde sınır yoktur, ancak istediğiniz her şeyi yapabilecek bir sistemi bulup onunla çalışmaya başlamanız gerekir. Birçok servisi kolayca değiştirebilirsiniz, ancak e-posta pazarlama servisi 2-3 ay deneyeyim, beğenmezsem sonra değiştiririm demek daha zor olan servislerdir.

 

  • Spam kutusundan bahsetmiştiniz. Gönderilen emaillerin %100 olarak spam kutusuna düşmesini engelleyen bir teknik var mıdır?

Bu konuda kesin bir garanti vermek mümkün değil. Spam kutusuna düşme kararını veren kişi siz değilsiniz, alıcı servis sağlayıcı karar verir. Örneğin, bir Hotmail kullanıcısına e-posta gönderdiğinizde, Hotmail’in spam filtresi gönderdiğiniz e-postada bir kelimeyi, bir linki, hatta bir yazının büyük punto oluşunu ve kullandığınız renklere kadar inceler. Eğer beğenmezse spam’e atma kararı verebilir. Ancak bu, tüm gönderdiğiniz Hotmail kullanıcılarında spam’e düşeceği anlamına gelmez. Eğer temin etmediğiniz %100 izinli listelere e-posta gönderiyorsanız, ilk kampanyalarınızda sorun yaşamanız mümkün olabilir, ancak sonradan spam kutunuza düşme gibi bir sorununuz kalmayacaktır.

 


Değerli bilgilendirmeler ve öneriler için Inbox ( useinbox.com ) ekibine ve sevgili Emin Onur Genç ‘e özel teşekkürler. Detaylı bilgilendirme ve hizmetlerden faydalanmak için INBOX’ın sitesini ziyaret edebilirsiniz. 

 – useinbox.com

 

 

Loading

- REKLAM -

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku